17 Şubat 2017 Cuma

Ülkeleri ülke yapan...

Geçenlerde çok kıymet verdiğim bir hocamın bir dergide çıkan yazısını okudum.  Sevgili hocam Cüneyt Paksoy, "Şirketlerin yöneteceği bir dünyaya doğru" başlıklı bir solukta okunacak, yeni dünya düzenine dair beyin fırtınası yaptıracak bir yazı yazmıştı.

Küreselleşen kapitalizmin ciddi bir sorgulamadan geçtiğini ve bu noktada ileride belki de şirketlerin yönetmeye aday olduğu  yeni dünya düzenine doğru, Trump'ın başkanlığının önemli bir geçiş süreci olduğunu belirtmişti yazısında.

Düşünsenize Trump'ın göçmenler üzerine uyguladığı yasaktan 48 saat bile geçemeden ABD'li kahve devi Starbucks yönetimi özellikle göçmenleri işe alacağını duyurdu.

ABD'nin 45'inci başkanı Donald Trump
Starbucks'ın Ceo'su Howard Schultz, insan haklarının saldırı altında olduğunu belirterek 5 yıla kalmadan 10 bin göçmeni istihdam edeceğini açıkladı.

Yine ev kiralama platformu Airbnb ABD'ye alınmayacak  göçmenler için ücretsiz konaklama sağlayacaklarını duyurdu.

Trump'ın göçmen yasağını takmayanlar arasında  Facebook'un kurucusu Zuckerberg, Apple'ın ceosu Tim Cook, Google'dan Sergey Brin gibi isimler de vardı. Öyle ki Tim Cook kendi personeline attığı e-mailde Apple'in göçmenler olmadan var olamayacağı yazıyordu..

Ülkelerin zenginliğine zenginlik katan şirketlerin artık o ülkenin yönetiminde etkili birer unsur haline geldiğini biliyoruz.  Önceden ülkeler sahip oldukları doğal kaynaklarla daha fazla anılırdı, şimdi ise ekonomilerini geliştiren şirketleri ile...

Bugün Samsung'da yaşanan bir olumsuz gelişme doğrudan Güney Kore milli gelirini etkileyebiliyor.
Vodafone'ın İngiliz ekonomisi için nasıl bir öneme sahip olduğunu ya da BMW'nin Alman ekonomisi için ne derecede değerli olduğunun farkındayız.

İşte bu yüzden dünya ekonomisini anlamak isteyen benim gibi yolun başında olan arkadaşlara dünya devlerini takip etmelerini öneririm.

Mesela bugünlerde dış basın Toshiba'yı çok tartışıyor.. Haberlerde sürekli Japon teknoloji devi Toshiba'da neyin yanlış gittiğine dair değerlendirmeler yer alıyor.

Hal böyle olunca kurcalamakta fayda var diye düşünüp birkaç haber okudum.

BBC'den Karishma Vaswani'nin haberinde ,Toshiba mali raporunu açıklamayı bir ay daha ertelediği ancak hali hazırda 3.4 milyar dolar zarara uğradığına ilişkin bir ön rapor yayınladığı yazıyor. Ayrıca genel müdürünün istifa etmesi falan bazı analistlere "bu daha başlangıç, işler iyice sarpa saracak" yorumunu yaptırmış.

 Japon iş yapma kültüründe zamanlama ve işi doğru yapma kutsaldır. Dolayısıyla analistler  işlerin sanıldığından da kötü gidebileceğini düşünmekle pek haksız sayılmazlar. (japonlarla birebir inşaat işlerinde çalıştığımdan biliyorum, inanılmaz çalışkan ve iş ahlakına sahip bir ırk:))  

Vaswani sadece Toshiba için değil Sharp, ve Mitsubishi gibi şirketlerin de kötü yönetim yüzünden sıkıntı çektiğini ve en önemlisi de devletin batmakta olan şirketleri nasıl olsa bir şekilde kurtaracağına olan inancın sorunun esas kaynağı olduğunu söylüyor.

Bir taraftan da Japonya'da borçlanmanın bedava olduğunu belirten analistler bunun zor durumdaki şirketleri değişime zorlamak yerine kolaylıcılığa alıştırdığını söylüyor. Hatta  Japonya başbakanı Şinzo Abe'nin bu durumu düzeltmeye çalışmadığı için eleştirildiği de belirtiliyor.

Toshiba denildiğinde..

Toshiba denildiğinde çoğu kişinin aklına hala elektrik ürünlerinin geldiğini biliyoruz.
Ancak artık şirket bu işin merkezinde değil. Eski günlerdeki gibi ihraç etmek için  televizyon  üretmiyor ve beyaz eşya işinde de para kaybediyor.
İlginçtir ki son zamanlarda yaşadığı problemler gelirinin yaklaşık üçte birini getiren nükleer hizmetler ticaretinden kaynaklanıyormuş. 2013 yılında beri nükleer işinden bir kar elde edememiş.

Bill Wilson'ın haberinde de ilginç detaylar karşımıza çıkıyor. Buna göre Toshiba 2016 yılında ABD nükleer santrali Westinghouse Electric ( Toshiba'nın ABD'deki iştiraki )tarafından yapılan anlaşmaya bağlı olarak bir defaya mahsus olmakla birlikte ağır bir kayıp yaşadığını bildirerek yatırımcıları uyarmış.

Büyük resimde ise genel olarak dünyada nükleer enerjiye yapılan yatırımların azaldığı ve bu alandaki yatırımların daha çok yenilenebilir enerji alanına doğru kaydığı haberde yer almış.  Bunun major sebeplerinden birisinin de dünya çapında büyük nükleer projelerde  kalifiye işçi eksikliğinden kaynaklanan ağır gecikmelerin olduğu söyleniyor.

Örneğin, ABD'de Westinghouse (Toshiba 2006'da satın aldı), Georgia ve Güney Carolina'da yeni nesil nükleer reaktör üzerinde çalışıyor ancak çalışmalar hem çok yavaş hem de bütçeyi aşan bir şekilde yürütülüyor.

Samsung'dan sonra dünyanın en büyük ikinci çip üreticisi Toshiba'nın nükleer enerji alanındaki kayıplarını bu alandan elde edeceği getirilerle kapatmayı düşünüyor.

Neden konuşuluyor?

Dünyanın Toshiba'yı konuşmasının altında yatan şey aslında yukarıda bahsettiğim konuyla yakından ilgili. Toshiba demek ikinci dünya savaşı sonrası Japon ekonomisinin birebir nasıl geliştiğini anlamak demek. 

Toshiba demek dünyada birçok ülkenin neden genişleyici para politakası uyguladığını ancak buna rağmen ekonominin iyileşemediğini anlamak demek...

Değişimi iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde de Japon ekonomisini ve Japonya'yı Japonya yapan  şirketlerin yaşadığı sorunları bilmek genel bir okuma yapabilmek için şart.


Yararlandığım iki haber için buyrunuz

http://www.bbc.com/news/business-38969273

http://www.bbc.com/news/business-38456275