Bir protesto gösterisinin içinde kendinizi düşünün; karşınızdaki bir kişiye silah doğrultmuşsunuz.
Tetiğe basmadan önce beyninizin içinde neler olup bitiyor?
Dünyaca ünlü Stanford Üniversitesi Biyoloji, Nöroloji ve Beyin Cerrahisi Profesörü, Robert Sapolsky, "En İyi ve En Kötü Halimizle İnsan Biyolojisi"ni anlatırken işte bu örneklem üzerinden yola çıkıyor.
Son günlerde hepimiz, ABD'de 46 yaşındaki siyahi George Floyd'un, Minneapolis'te polis tarafından göz altında öldürülmesinin ardından yaşanılanlara tanıklık ediyoruz.
Ülke çapında ırkçılık karşıtı protesto gösterileri boyunca halkla polis arasında şiddetli çatışmalar patlak verdi.
Minneapolis'teki protestolardan bir görüntü / Photo Credit: Andre Russel |
Bu fotoğrafta sizi rahatsız eden bir şeyler var mı?
Yukarıdaki fotoğrafa baktığınızda bir polis memurunun sırtında kızını taşıyan siyahi bir protestocuya silah doğrulttuğunu görüyorsunuz.
Çocuğuyla birlikte eylemlere katılan bu adamın üzerinde ne gibi tehlikeli silah olabilir?
Cevapları düşünürken bir de aşağıda paylaştığım şu fotoğrafı inceleyin.
Minneapolis/ elinde çiçek taşıyan bir protestocu (AP Photo/John Minchillo) |
Hangi fotoğrafa bakarken kendinizi daha çok rahatsız hissettiniz?
İki fotoğrafta da şiddetin başka bir türünü görüyoruz aslında ama birisi sizi daha fazla incitiyor değil mi?
"Aslında şiddetten nefret etmiyoruz, şiddetin yanlış biçimlerinden nefret ediyoruz." diyor Sapolsky.
Sanırım içinden geçtiğimiz şu dönemi, en kötü haline tanıklık ettiğimiz insanoğlunun bu acımasız davranışlarının paradoksal yönünü özetleyen bir cümle bu.
Floyd'un ölümüne yol açan ırkçı ve faşist yaklaşım herkesi derinden etkilediği için, normalde doğru bulmayacağınız çatışmalar, sokakların talan edilmesi, binaların ateşe verilmesi, hatta yağmacılık bile adalet arayışı içinde yapılan meşru eylemler olarak algılanabiliyor.
Amerikalı aktivist Tamika Mallory'in eylemlere ilişkin yaptığı büyük ilgi çeken o konuşmasını hatırlayın:
"Yağmacılığı sizden öğrendik. Şiddeti sizden öğrendik. Eğer bizden daha iyisini bekliyorsanız, önce siz bunu yapın!”
İşte bu noktada insanın davranışlarını evrim ve davranışsal biyoloji perspektiflerinden anlamlandırdan Sapolsky'nin çalışmalarına döneceğiz.
Nasıl oluyor da aynı anda hem en şiddet yanlısı hem en anlayışlı tür olabiliyor insan?
Tetiği çekmek neden bazen dehşet vericiyken bazen kahramanlık ve fedakârlıktır?
- Şiddetin nörobiyolojisi
İnsan davranışlarının ardında birbirleriyle etkileşimde olan bir çok faktör bulunuyor ve çoğu zaman bir davranışa sebebiyet veren gerçek nedenleri anlamak oldukça güç.
Neden bir davranış, belli bir dönem, zaman, koşulda 'kötü' olarak görülürken, başka bir dönem, zaman, koşulda 'iyi' olarak nitelendirilebilir?
Sapolsky'e göre bir davranışın neden meydana geldiği anlayabilmek için o davranıştan saniyeler, saatler, yıllar hatta milyonlarca yıl önce neler olup bittiğine bakmak gerekiyor.
Hormonlar, genler, çocukluğunuz ve içinde büyüdüğünüz kültür beyninizin yapısını şekillendiren faktörler ve hiç biri birbirinden bağımsız değil.
- Korkunun merkezi: Amigdala
Beyinde korku, şiddet duygularının merkezi: Amigdala |
Yazının girişinde sorduğum soruyu hatırlayın:
Bir protesto gösterisinin içindesiniz ve birine silah doğrultmuşsunuz.
Tetiği çekeyim mi çekmeyim mi ?
İşte tetiği çekmeden bir saniye önce çevrenizde neler olup bittiği, beynimizin bir bölümünü oluşturan, şiddet, korku gibi duygu durumlarının gerçekleştiği Amigdalayı doğrudan ilgilendiriyor.
Latince'de 'badem' anlamına gelen Amigdala beynin korku ile gelen verilerin işlendiği merkez.
Mesela bir kişinin amigdalasını elektrotlarla uyarırsanız nedensizce şiddet açığa çıkarabilirsiniz ya da cerrahi olarak beynin bu bölümünü yok ettiğinizde söz konusu kişi bir daha asla sinirli olmayabilir.
"Eğer şiddet içeren bir davranışı anlamak istiyorsak, organizmaların korku durumunda ne gibi nörobiyolojik özellikler gösterdiğini incelememiz gerekir," der Sapolsky.
Dahası amigdalanın korku ile ilişkisi çok ilginçtir.
Diyelim karşınıza korkunç bir yılan çıktı. O anda ne olur? Gözünüz yılanı görür ve beyninizin görsel korteksine bilgi gider.
Bu sırada beyninizin bir kısmı hala görsel veriyi işlerken, saniyenin onda birinden de kısa bir sürede Amigdalanız sizin bir yılana baktığınızı biliyor.
Bunu daha önce edindiği deneyimlere dayanarak 'kestirme' bilgilere dayanarak yapıyor.
Yani sizin bilinç düzeyiniz daha ne gördüğünü tam olarak farketmeden Amigdala bunu yapıyor!
Sapolsky bir saniye öncesinden başımıza korkunç bir şey gelebileceğini anlayan bir mekanizmanın olmasını harika bir şey olarak yorumluyor.
Ancak bu yüzden felaketler de yaşanabilir diye de ekliyor, yani saniyenin onda birinde hareket eden bu yolu kullanırsanız, gördüğünüzün gerçekte ne olduğuna dair doğru bir karar veremeyebilirsiniz.
Şimdi ilk paylaştığım fotoğrafa tekrar bakın ve kendinizi o polis memurunun yerine koyun.
Karşınızdaki adamın sırtında bir kız çocuğu değil de bir silah taşıdığına inanıyorsunuz.
Eğer gerçekten bu adamın silah taşıdığını zannederseniz tetiği çekip masum bir kişiyi öldürebilirsiniz.
İlginçtir Sapolsky de bu problemin ABD'de sık sık yaşandığına ve beyaz polislerin siyahileri nasıl tehlike olarak algılayıp öldürdükleri örneğini veriyor..
Amigdala'nın sorunu şu: duygusal verileri çok hızlı işleyebiliyor ancak bu bilgiler yanlış olup bir trajediye yol açabiliyor..
Elbette bu çok görkemli ve gizemli bir mekanizma olan beynimizin sadece bir bölümünün hikayesi.
Gelecek yazımda Amigdala kadar önemli işlevleri olan insular ve frontal korteksden ve bunların çevresel faktörlerden nasıl etkilendiklerinden bahsedeceğim.
Not:
*Bu yazının bir kısmı Sapolsky'nin Boğaziçi Üniversitesi'nde katıldığı seminerde paylaştığı bilgiler ışığında hazırlandı.
Link: https://www.youtube.com/watch?v=TlAlTilm5XQ
Kullanılan diğer bir kaynak: Zebralar neden ülser olmaz? (Robert Sapolsky)